Mide Küçültme Ameliyatı

Mide Küçültme Ameliyatı

Mide küçültme ameliyatı midenin küçültülmesi ya da mideye gelen yiyecek akışının azaltılması gibi yöntemlerle zayıflamanın amaçlandığı bir cerrahi operasyondur.

Her ne kadar mide küçültme operasyonları başta ABD olmak üzere, ülkemizde ve dünyada sıklıkla kullanılıyor olsa da, bu operasyonlar midenin büyük bir kısmının alınması sebebiyle geri dönüşü olmayan, ölüm ve pek çok komplikasyon riskini taşıyan ciddi operasyonlardır.

Mide Küçültme Ameliyatı Kimlerde Uygulanır?

Vücut kitle endeksi (ya da indeksi) (VKE ya da VKİ), kilogram cinsinden vücut ağırlığının, metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle elde edilen bir değerdir. Örneğin 92 kg ağırlığında, 182 cm (1.82 metre) boyunda olan bir kişinin vücut kitle endeksi 92 / (1.82 * 1.82) = 27 olarak elde edilir.

Mide küçültme operasyonları; kronik ilaç ya da alkol bağımlılığı olmayan, vücut kitle endeksi en az 3 yıl süresince 40’ın üzerinde yer almış, zayıflama ya da şeker hastalığı tedavisinde cerrahi yöntemler dışındaki yöntemlerle başarı sağlanamamış, 15-65 yaş aralığındaki kişilerde konusunda uzman bir doktorun tavsiyesi ile düşünülebilir.

Pilor Kapakçığı Nedir?

Pilor Kapakçığı, ince bağırsak ile mide arasında bulunmakla birlikte mideden ince bağırsağa geçen besinlerin geri kaçmasını önlemekle görevlidir. Pilor kapakçığını devre dışı bırakan mide küçültme ameliyatlarında Dumping Sendromu olarak adlandırılan durum görülür. Dumping Sendromu; hızlı ve fazla kalori alımı sonrasında, mideden ince bağırsağa geçen besinlerin ince bağırsakta yeterince hızlı emilemeyerek mideye geri kaçması neticesinde oluşur. Dumping Sendorumu önemsenmesi gereken bir durum olup; şiddetli mide bulantısı, kusma, baş dönmesi ve bayılmaya sebep olabilmektedir. Bu sendrom, pilor kasının devre dışı kaldığı her 3 hastadan 1’inde görülmektedir. Dumping Sendromu yaşayan hastalar genellikle yemekten 15-30 dakika sonra kusmakta ve bu durum hastaların yaşam kalitelerini önemli düzeyde düşürmektedir. Sendromun etkilerini azaltmak için, hastalara şeker oranı düşük besinleri daha az fakat daha sık öğünlerle yemeleri önerilmektedir. Mide ameliyatlarında, pilor kapakçığının hasar görmeyeceği operasyon tiplerinin seçilmesi çok önemlidir.

Mide Küçültme Ameliyatı Çeşitleri

Mide küçültme ameliyatları genel olarak kısıtlayıcı ve emilim azaltıcı olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır.

A) Kısıtlayıcı Mide Ameliyatları

  • Sleeve Gastrektomi (tüp mide) ameliyatı: Hastanın durumu açık ameliyatı gerektirmediği takdirde, bu operasyon karın üzerinde 5 mm – 5 mm – 10 mm – 12 mm çaplarında dört adet delik açılarak, laparoskopik yani kapalı yöntemle yapılabilmektedir. Ameliyat kapalı yöntemle gerçekleştirildiğinde, ameliyat sonrasında estetik sonuç çok iyi, ağrı ise düşük seviyededir. Midenin yaklaşık olarak %80’lik bir kısmı, sadece tek bir ameliyatta kullanılarak sonrasında atılan ve stapler (tel zımba) adı verilen bir aletle kesilerek vücuttan çıkartılır. Stapler, mide duvarını keserken aynı zamanda mide duvarlarını birbirine özel dikişler ile yapıştırır. Midenin kesilerek vücuttan çıkartılan oranı standart olmayıp, bu oran hastadan hastaya değişebilmektedir. Bahsedilen kısım çıkartıldığından, mide içerisinde kapalı bir kısım kalmaz. Bu sebeple operasyon sonrasında gerekli hallerde mideye endeskopik müdahale yapılabilir. Acıkma hissini veren Ghrelin isimli hormon midenin Fundus bölümünden salgılanmaktadır. Operasyonda çıkartılan kısmın içerisinde midenin Fundus bölümü de olduğundan, Ghrelin hormonu artık salgılanmamakta ve bu sebeple acıkma hissinde azalma görülmektedir. Bu operasyonda, mide üzerinde bulunan Vagus sinirleri ve mide çıkışında kontrollü boşalmayı sağlayan Pilor kası korunur. Ameliyat ile midenin en çok esneyen ve mide hacminin büyümesini sağlayan kısım alındığından, ameliyat sonrasında aşırı yemek yeme durumu engellenmiş olur. Hızlı ve pratik olması sebebiyle günümüzde en çok tercih edilen mide küçültme ameliyatı yöntemidir.Her 5 hastanın 4’ünde, Sleeve Gastrektomi (tüp mide) ameliyatı ince bağırsaklara herhangi bir müdahalade bulunulmadan (bypass yapılmadan) başarılı olmaktadır. Ameliyat sonrasında dengeli ve düzenli beslenmeye özen gösteren hastalarda, kalıcı kilo kayıpları görülmektedir. 5 hastadan 1’inde ise ilerleyen zamanlarda tekrar kilo alımı yaşanmaktadır. Bu kişilerde ya da diyabet rahatsızlığı olan hastalarda, Sleeve Gastrektomi (tüp mide) ameliyatına ek olarak bağırsaklara müdahale edilen emilim azaltıcı ameliyatlardan birisi de gerçekleştirilebilmektedir.
  • Gastrik Band (mide bandı, halk arasında kelepçe) ameliyatı: Günümüzde hemen hemen hiç uygulanmamaktadır. Bu operasyonda, yemek borusunun mide ile bağlandığı bölgeye yemek borusunun çapını azaltıcı bir kelepçe takılır. Bu operasyonda mide küçültülmez ve hastanın açlık hissinde herhangi bir azalma olmaz. Kelepçeden ötürü hasta yutkunma güçlüğü çeker. Azalmayan açlık hissine ek olarak yemek yerken yutkunma hissinin hastaya vermiş olduğu rahatsızlık hastanın yaşam kalitesini oldukça düşürür.

B) Emilim Azaltıcı Mide Ameliyatları

  • Duodenal Switch ameliyatı: Sleeve Gastrektomi (tüp mide) ameliyatı yapıldıktan sonra, ince bağırsağın bir kısmının yağ emiliminin azaltılması amacıyla bypass edilmesi yani kesilmesi ile gerçekleştirilen operasyondur. Ameliyat sonrasında bağırsaklardaki emilim mesafesi 100 cm olmaktadır. Bağırsaklardaki yağ emilimin azaltılması, zayıflamaya ve şeker hastalığının tedavisine yardımcı olur.
  • (Loop) Duodenojejunal Bypass (DJB) ameliyatı: Duodenal Switch’den farklı olarak, daha kısa bir ince bağırsak mesafesi bypass edilir. Bu operasyonda bağırsaklardaki emilim mesafesi 200-250 cm civarında olmaktadır. Bu ameliyat, Mini Duodenal Switch ameliyatı olarak da tarif edilebilir.
    Mide üzerinde bulunan Vagus sinirlerine ve mide çıkışında kontrollü boşalmayı sağlayan Pilor kasına zarar vermeden, Duodenal Switch ya da (Loop) Duodenojejunal Bypass (DJB) ameliyatlarını gerçekleştirmek ciddi anlamda cerrahi ustalık ve tecrübe gerektirmektedir. Bu sebeple günümüzde söz konusu ameliyatlar, dünya çapında sayıları ancak 50’yi bulan cerrahlar tarafından uygulanabilmektedir.
  • (Roux-en-Y, Standart) Gastric Bypass ameliyatı: Mideden uzunlamasına ayrılan parça, mide üzerinde kör olarak kalır. Midede kalan kör bölüme gerekli hallerde endeskopik müdahale yapılamaz. İnce bağırsağın bypass edilmesi ile bağırsaklardaki emilim mesafesi 100 cm civarında olmaktadır. Bu operasyonda, mide üzerindeki Vagus sinirlerinin dalları kesilir. Mide çıkışında kontrollü boşalmayı sağlayan Pilor kası tamamen devre dışı kalır. Bu sebeple, Gastric Bypass ameliyatı sonrasında hastalarda Dumping sendromu ortaya çıkabilmektedir.
  • Mini Gastric Bypass ameliyatı: Gastric Bypass ameliyatına benzer olarak gerçekleştirilir ancak Mini Gastric Bypass ameliyatında daha kısa bir ince bağırsak mesafesi bypass edilir. İnce bağırsak, Loop Duodenojejunal Bypass ile aynı uzunlukta (200-250 cm) emilim mesafesine sahiptir. Vagus sinirleri ve Pilor kası devre dışı bırakıldığından Gastric Bypass ameliyatında olduğu gibi hastalarda Dumping sendromu görülebilmektedir. Gastric Bypass ameliyatları, olumsuz etkilerine rağmen Duodenal Switch ve (Loop) Duodenojejunal Bypass (DJB) ameliyatlarına göre daha kolay olması sebebiyle dünyada en çok uygulanan emilim azaltıcı mide ameliyatlarıdır.

Mide Küçültme Ameliyatı - Laparoskopi Delikleri
Mide küçültme ameliyatında açılan laparoskopi delikleri.

Mide Ameliyatları Karşılaştırması
Mide Ameliyatları Karşılaştırması

Ameliyat Öncesinde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Alkol tüketiminin en az 15 gün öncesinden, akciğer fonksiyonlarını kötü yönde etkilemesi sebebiyle sigaranın da en az 1 hafta öncesinden bırakılması önerilmektedir.

Mide Küçültme Ameliyatı Süresi

Yalnızca mide küçültme ameliyatı yaklaşık olarak 1 saat sürmektedir. Bu ameliyatın sonrasında yapılabilecek bağırsaklarda emilim azaltıcı ameliyatlar da yaklaşık olarak 2 saat sürmektedir. Bu durumda mide küçültme ve emilim azaltıcı ameliyatların ikisi toplamda yaklaşık 3 saat sürmektedir.

Mide Ameliyatları Sonrasında Ortaya Çıkabilecek Olumsuz Durumlar

  • Cerrahi ölümcül risk oranı %0,1 dir.
  • Mideden kesilen bölgenin dikiş hattında kanama ve kaçak görülme olasılığı %5’tir. Bu durumda tekrar cerrahi müdahale gerektirebilecek komplikasyonlar yaşanabilmektedir.
  • Gastric Bypass ve Mini Gastric Bypass ameliyatlarında pilor kasının koruyuculuğu ortadan kalktığından hastalarda bayılmalara kadar varan bulantı, kusma ve kramplar görülebilmektedir.
  • Emilim azaltıcı ameliyatlar ile ince bağırsağın emilim mesafesi azalmaktadır. Bunun neticesinde hastaların %10-%15’lik kesiminde; kansızlık, vitamin ve protein emiliminde yetersizlik, osteoporoz (kemik erimesi) problemleri görülebilmektedir.
  • Midenin genişleyici etkisi tamamen kaybolmadığından, ameliyat sonrasında uzun dönemde yeniden kilo alma oranı %20 düzeylerindedir.

Mide Ameliyatları Sonrasında Beslenme

  • Ameliyat sonrasında, hastanede kalınan günler içerisinde hastaya ağızdan hiçbir gıda verilmemektedir. Bu süre zarfında hasta damardan serumla beslenir.
  • Hastanede kalınan son gün, hastaya ağızdan kontrast özelliği olan metilen mavili su içirilir ve bu sayede midede herhangi bir kaçak olup olmadığı görüntülenir. Sonrasında bu test tekrarlanır.
  • Test sonrasında hastaya hastanede su – süt verilerek hastanın suya ve süte karşı toleransı değerlendirilir.
  • Taburcu olan hastalar, 1 aya kadar berrak sıvı tüketmelidir. Alınacak sıvının miktarı, hastanın vücut kitle endeksine göre 2.5 – 3.5 litre civarında olmalıdır. Berrak sıvı olarak; su, evde hazırlanmış ayran, süt, katkısız meyve suyu, süzgeçten geçirilmiş et veya tavuk suyu tüketilebilir. Sıvı dağılımında çoğunlukla önerilen dağılım; 1.5 litre su + 1 litre süt veya ayran + 0.5 litre et veya tavuk suyu şeklinde olmalıdır.
  • Ameliyattan sonraki 1 – 3 ay aralığı; ayran, süt ve etin yanında püre ile beslenme dönemidir. Pürenin hazırlanmasında; suda pişerek blenderdan geçirilmiş ıspanak (protein, demir), brüksel lahanası (antioksidan), brokoli (potasyum, A vitamini), havuç (A, B1, B2 vitaminleri, lif), enginar ve kereviz tercih edilebilir. Karbonhidrat düzeyini arttırması sebebiyle patates tercih edilmemelidir. Protein ihtiyacını karşılamak için yağsız kıyma veya tavuk eti püresi tüketilebilir. Karabiber, kimyon, kekik,  safran, sumak, kakule gibi baharatlar da damak tadına göre pürenin içerisine katılabilir. Şekersiz olmak kaydıyla; ayva, elma veya armut kompostosu tüketilebilir. Kompostoların içerisine tarçın veya karanfil katılabilir. Püreye ek olarak labne peyniri de tüketilebilir. Özellikle kahvaltıda 1 adet yumurtanın beyazı rafadan pişecek şekilde yenilebilir. Püreler sabah, öğlen ve akşam olacak şekilde sadece ana öğünlerde tüketilmelidir. Püre ile sıvı tüketimi aynı anda olmamalıdır. Sıvı tüketimi, püre tüketiminden yarım saat önce ya da sonra olmalıdır. Pürenin kıvamı kaşıktan dökülecek şekilde ayarlanmalıdır. Bu dönemde öğünler aşağıdaki şekilde olmalıdır:
    Kahvaltı öncesi + kahvaltı + 1. ara öğün + öğlen + 2. ara öğün + akşam + yatmadan 2 saat önce.
  • Ameliyattan sonraki 3 – 6 ay aralığı normal gıdalara alışma dönemidir. Bu dönemde un içermemek kaydıyla her türlü çorba, haşlanmış kırmızı-beyaz et, haşlama veya ızgara balık, iyice çiğnenmek kaydıyla çiğ sebze veya meyve tüketilebilir. Tatlı krizi olduğu takdirde kurutulmuş meyve ve haftada 1 kez 1 top light dondurma yenilebilir. Sıvı gıdaların, katı gıdalardan yarım saat önce ya da yarım saat sonra tüketilmesi kuralı bu dönem için de geçerlidir. 4. haftanın ardından günde 4 öğün geçilmemelidir (3 ana öğün + 1 protein zengin öğün). 3. aydan sonra makarna, pilav, bisküvi, kuru baklagiller, baharatlar, limon, portakal, mandalina gibi asitli yiyecekler tüketilebilir.
  • Ameliyatın 6 ay sonrasında da katı besinler ile sıvı besinler birlikte alınmamalıdır. Sıvı besinlerin katı besinlerden 30 dakika önce veya sonra alınması kuralı geçerliliğini korumaktadır. Ana öğünlere 25-30 dakika, ara öğünlere ise 15 dakika zaman ayrılmalıdır. Katı gıdalar yutulmadan önce en az 25-30 kez çiğnenmelidir. Günlük su tüketimi en az 1,5 lt olmalıdır. Katı gıdalar tüketildiğinde kusma problemi olursa, 12-24 saat süre ile yalnızca sıvı besinler tüketilmelidir. Katı besinlerde öncelik her zaman kalorisi düşük, protein oranı yüksek besinlerden yana olmalıdır. Örnek olarak; yağsız yoğurt, yağsız beyaz peynir, yağsız süt, yumurtanın beyazı, tavuk, balık tüketilebilir. Maden suyu, soda, alkollü ve gazlı içecekler tüketilmemelidir. 6. ayın sonrasında alkol tüketimi için mutlaka doktora danışılmalıdır. Sert kırmızı etler 12 ayın ardından tüketilmeye başlanabilir.

Mide Ameliyatları Sonrasında Merak Edilen Hususlar

  • Kapalı (laparoskopik) yöntemle yapılan ameliyatların sonrasında ağrı az olup, hastalar ameliyatın 3. saatinden itibaren yürüyebilmektedir.
  • Ameliyat sonrasında hastanede kalış süresi ortalama 3 gündür. Taburcu edilen hastalar bir hafta içerisinde normal yaşantılarına geri dönebilmektedir.
  • Obezite ameliyatlarından sonra yoğun bir şekilde çikolata ya da alkol tüketimi, kilo kayıplarında durmaya ya da kilo alımlarına sebep olabilmektedir.
  • Ameliyat sonrasında yaşanabilecek sarkmaları önleyebilmek için, hastanın protein desteği alması önemlidir. Ameliyatın 1. haftasından itibaren düzenli yürüyüş, 1. ayından itibaren hafif egzersizler, 3. ayından itibaren kas güçlendirici egzersizler önerilmektedir.
  • Ameliyattan 1. hafta sonra hastalar araç kullanabilir ya da uçakla seyahat edebilirler.
  • Gebelik, obezite ameliyatlarından ancak 1 yıl sonrasından itibaren düşünülebilir. 1 yıl sonra gebe kalındığında bebekte vitamin ya da mineral eksikliği görülmez.
  • Bebeği olan anneler, emzirme döneminin 3. ayından itibaren ameliyat olabilirler.
  • Kapalı (laparoskopik) yöntemle yapılan ameliyat fıtık riskini arttırmaz. Bu sebeple hastalar 10 kilograma kadar ağırlık taşıyabilirler. Bebeği olan anneler, ameliyatın 1. haftasından itibaren bebeklerini kucaklarına alabilirler.
  • Ameliyat sonrasında, obeziteye bağlı olarak görülebilen bel fıtığı, eklem rahatsızlıkları, polikistik over, uyku apnesi, hipertansiyon ve diyabet gibi yan hastalıklarda da iyileşme görülebilmektedir.
  • Devam eden kilo kaybına bağlı olarak beslenme sorunları ve su kaybı olabileceğinden, hastaların ilk 2 yıl oruç tutmaları önerilmemektedir. İlk 2 yılın sonrasında hekim onayı ile oruç tutulabilir ancak yeterli sıvı tüketiminin de aksatılmaması gerekmektedir.
  • Kişiden kişiye değişmekle birlikte; kontrol zamanları genellikle taburcu olunduktan sonraki 2. gün, 1. hafta, 2. hafta, 1. ay, 3. ay, 6. ay ve 1. yıl şeklindedir. Kontrollerde doktorun uygun gördüğü kan tahlilleri yaptırılır ve süreç doktor tarafından takip edilir.
Scroll to Top