Topuk dikeni, halk arasında topuğun altında diken şeklinde bir çıkıntının oluşması ve bu çıkıntının üzerine basıldığında ağrı oluşması olarak tarif edilir.
Bu çıkıntı, topukta oluşan dezanformasyonun sonucudur. Topuk dikeni probleminde ağrı farklı bir nedenden kaynaklanmaktadır. Ayağın altında yürürken yaylanmamızı sağlamakla görevli olan bir adale bulunmaktadır. Ayakta oluşan düz tabanlık, içe basma, yüksek kavis, diyabet, romatizmal hastalık ve kilo problemi gibi sağlık problemlerinde bu adalenin esnemesi ile ilgili çeşitli sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu adalenin yeteri kadar esnememesi, en güçlü yapıştığı yer olan topuğu çekmesi ile sonuçlanır. Oluşan baskı sebebiyle topukta zamanla kalsiyum birikmesi oluşur ve bu da topuk dikeni olarak tabir edilen çıkıntıyı meydana getirir. Topuk dikeni baskı yaptıkça çevresindeki dokularda iltihaplanma meydana gelir ve bu da ağrıyı arttırır.
Topuk Dikeni Belirtileri
Sabah yataktan kalkarken veya uzun süre oturduktan sonra atılan ilk birkaç adım çok fazla ağrı veriyor ise kişide topuk dikeni rahatsızlığı olma ihtimali yüksektir.
Gün boyunca ayakta iken adale nispeten gevşek durumdadır. Adale en gergin yani en kısa halini kişi uykuda iken almaktadır. Normal bir ayakta, yataktan kalkınca adale kolayca yaylanabilmektedir. Topuk dikeni olan ayakta ise kısa banttan kaynaklı olarak yaylanma tam gerçekleşememekte ve topuğun çekilmesi ile ağrı oluşmaktadır.
Sabah atılan ilk adımlarda ağrının olmaması, ayakta oluşan ağrının topuk dikeni dışında başka bir problemden kaynaklandığına işaret etmektedir. Örneğin sinir sıkışmasında, kişinin sabah attığı ilk adımlarında ağrı oluşmaz, kişi yürüdükçe ağrısı artmaya başlar. Bu gibi durumlarda sorunu teşhis edebilmek için kişilerin ayak bileği ve ayak röntgenlerinin çekilmesi önerilmektedir.
Topuk Dikeni Nedenleri
Topuk dikeni, genellikle ayakta uzun süre kalan, kilo problemi olan ya da yanlış ayakkabı kullanan kişilerde ortaya çıkmaktadır. Özellikle kilo problemine sahip 30-50 yaşları arasındaki kadınlarda daha sık görülmektedir. Yanlış ayakkabı tercihleri de topuk dikeninin kadınlarda daha fazla görülmesinin diğer bir nedenini oluşturmaktadır.
Taban kavis problemleri ile birlikte ortaya çıkması durumunda, topuk dikeninin genetik altyapıya sahip olduğu kabul edilir. Bunun dışında topuk dikeni genetik kaynaklı bir rahatsızlık olarak kabul edilmez.
Topuk Dikeni Tedavisi
Topuk dikeni rahatsızlığının ortadan kaldırılması, ayak tabanında kısalmış olan adalenin eski uzunluk ve esnekliğine kavuşturulması ile gerçekleştirilmektedir. Bunun için aşamalı tedavi önerilir.
Tedavinin ilk aşamasında, topuk dikenine neden olan basma problemini ortadan kaldırabilmek amacıyla, kişi kendisine özel olarak üretilmiş bir tabanlık kullanır. Düz tabanlık, yüksek kavis problemi gibi sorunları olan kişilerin ayak yapılarına uygun olarak bu tabanlıklar kişiye özel olarak hazırlanmaktadır. Tabanlık kullanımının yanında kişilerin aşil uzatma egzersizlerini de düzenli olarak yapması gerekmektedir.
Bunları uygulayan fakat ağrıları azalmayan hastalar için enjeksiyon tedavileri denenmektedir. Enjeksiyon tedavisi genel olarak 2 şekilde uygulanmaktadır:
- Kortizon tedavisi, topuk etrafında kısalmış adelenin kemiğe yapıştığı yerdeki ödemin atılmasına yardımcı olan bir tedavi yöntemidir. En fazla 2 defa yapılması önerilmektedir.
- Trombosit enjeksiyonu, kişilerin kendi kanından alınan kan pıhtılaşma hücrelerinin topuk bölgesine enjekte edilmesi yöntemidir. Burada trombosit hücrelerinin iyileştirici özelliklerinden faydalanılmaktadır. Bu enjeksiyonun sadece 1 defa uygulanması önerilmektedir. Uygulanan trombosit enjeksiyon tedavisinden sonra hastaların ayaklarının yaklaşık olarak 4 hafta özel bir bot içerisinde tutulması gerekmektedir.
Bu tedavilerin hiçbirisinden fayda görmeyen, inatçı ve tekrarlayan topuk dikeni problemlerinde, ayağın altındaki kısalmış adalenin uzatılması için cerrahi bir operasyon yapılmaktadır.
Topuk dikeni tedavisinde alternatif olarak; oksijen ozon tedavisi, lazer tedavisi, radyo frekans tedavisi, ESWT (Şok Dalga Tedavisi) uygulanmaktadır.